15 Şubat 2011 Salı

“Allah yok, din yalan!” yazmak yasak, “Tanrı uludur” diye ülkeyi inletmek serbest!


Bir baktım ki herkes Bahadır Baruter’in Camii duvarına “Allah yok, din yalan!” yazdığı karikatürünü tartışıyor ve bunun “inançlı” olanlara bir saldırı olduğunu söylüyor. Anlayamadığım nokta da şu, her sabah okunan ve sabahın köründe bizi yatağımızdan sıçratan ezanın sözleri ne anlama geliyor? Tanrı Uludur diyerek müslüman ve gayrimüslim ayırt etmeksizin evlerimize gelen bu sesten şikayet etmek tabu haline gelmişken, bunu dile getiren siyaset bilimciler çok bilmişler tarafından hızla Kemalist ilan edilirken bu ülkede özgürlüklerden söz etmenin imkanı var mı?

Bahadır Baruter imzalı karikatür...
Ahmet İnsel  10 Kasım 2009 tarihli “Ezan, Bayrak, gerisi teferruat” başlıklı yazısında şunları söylüyordu:
Bu konularda bir şikayet dile getirildiği anda nedense ilk karşı tepki, ezan-çan denklemi üzerine kuruluyor. “Ben de çan sesi duymak istemiyorum. Her ne kadar duymasam da istemiyorum. O çan sesinin var olduğunu bilmek bile beni rahatsız ediyor” diye samimiyetle bu konuda görüşünü ifade ediyor Ekşi Sözlük yazarlarından biri. Sorun tam da burada. Türkiye’de bir-iki yer dışında, o da pek sınırlı biçimde çan sesi duymak mümkün olmamasına rağmen, o çan sesinin bir yerlerde var olduğunu bilmenin rahatsızlığı bu. Ezanın sesi biraz daha makul bir seviyeye inerse, kimliğini yitirme korkusu. Bir de elbette, “Uyansın kafirler, burası Müslüman toprağı” deme ihtiyacı. Bir egemenlik gösterisi.
Sözü İnsel’den alarak devam etmekte fayda var. Laiklik tartışmaları dahilinde Türkiye’de en çok düşülen yanlış da bu ülkede Sünni İslam’ın sosyal ve siyasal yaşamdaki aşırı egemenliğinin hep ikinci plana atılmasıydı. Dahası, Müslüman Demokratlar her daim zaten hayatımıza tamamen nüfuz etmiş, tüm dinsel kategorileri azınlık kategorisinde bırakmış olan Sünni İslam’ın tüm gerekleri yerine gelsin diye kafalarında kurdukları hiyerarşi ile azınlıklara asla tanınmayacak hakları çoğunluk için talep etmekte hiçbir sakınca görmüyorlar.
Bir ülkede “çoğunluk” olan nüfusun herhangi bir dine mensup olması o ülkede sosyal yaşamın toptan olarak o dine göre örgütlenmesi anlamına geliyorsa burada çok ciddi bir sorun vardır. Dahası sosyal yaşamın örgütlenmesi anayasal olarak dünyevi yaşamı garantilemesi gereken ancak diyanet işleri denen başkanlığı bile Sünni İslam’a göre örgütleyen bir ülke için şaşırtıcı değildir.
Dahası, kilise bahçelerine “din adına” bira şişeleri ile saldıran garip bir kültürden bahsediyoruz. Örneğin, Türkiye’de kiliselerin mezheplerine bakılmaksızın “Yunan evi” olarak adlandırılıp ulusalcılar, “kâfir yuvası” olarak adlandırılıp Müslümanlarca her daim tahrip edilmesi bunun en güzel örneğidir. Dahası, her mahalleye bin camii yaptırmak için parası olan ve bunu “dini bir vecibe” olarak gören halk için camiilerin sayısında yaratılan üstünlük ve garip %99 Müslüman miti, tam  olarak bir totaliter tavrın ürünüdür.
Camiler bu ülkede hepimizin tepesinde dikilen bekçilerdir. Hepimize Sünni-Müslüman olmamızı salık veren, diğer mezhep ve dinlerin varlık alanına müdahale eden tam da budur. Kısacası, ümmetçi yaklaşım, fikir yayma ve ifade özgürlüğü kapsamında Sünni İslam’ın tüm değerlerinin dile getirilmesi, eyleme geçirilmesi konusunda destekçi olurken nedense kiliselerin, ateistlerin, sinagogların inanç ve ifade özgürlüğü konusunda maddi ya da manevi bir ilerleme sağlanmıyor. Cem evlerinin statüsü ortada.
Şimdi hepimiz Bahadır Baruter’in karikatürü üstünden, en “laik” görünümlü olanlar dahil olmak üzere “inanca saygısızlık” kavramını tartışıyoruz.
Rum, ateist, Ermeni gibi tanımları küfür olarak kullanan bir halka da tam olarak bu muhafazakâr ve gerici tepki yakışırdı. Yarın sabah hepimiz ezanı duyacağız; ama hiçbiriniz sokaklarda Tanrının neden var olmadığını anlatmaya çalışan bir genç göremeyeceksiniz, tıpkı size satılan yiyeceklerin neden kimyasallarla şişirilmiş ve zararlı olduğunu size anlatan birilerini göremeyeceğiniz gibi.
Kandil için ne idüğü bilinmez sevgililer gününü geriye çekme garabetine imza atan ülkeme selam olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder